Osteoporoz, kemik mineral yoğunluğunda azalmaya bağlı olarak kemik kırılganlığında ya da kırılma riskinde artışla karakterize, halk arasında kemik erimesi olarak ta bilinen, ilerleyici sistemik bir hastalıktır. Osteoporoz sıklıkla kadınlarda menopozdan sonra östrojen seviyesinin düşmesine bağlı olarak ve her iki cinste de yaşlılığa bağlı olarak görülür. Nadiren juvenil tipleri de vardır. Yapılan çalışmalar, osteoporezin genetik kontrolünün çok genli olduğunu göstermektedir. Çeşitli populasyon gruplarında, vitamin D reseptör (VDR) ve Östrojen reseptör (ER) genleri ile kemik mineral yoğunluğu arasında bir bağlantı bulunmuştur. Ayrıca tip 1 kollajeni kodlayan COLIA1 ve COLIA2 genlerinin de kemik yoğunluğunun genetik kontrolünde rol oynayabileceği gösterilmiştir. Her iki genin de kodlama bölgesi için gösterilen mutasyonlar anormal kollajen üretimine, ve dolayısıyla anormal kemik yapısı ve anormal kemik yoğunluğuna yol açmaktadır. COLIA1 geninin regülatör bölgesinin Sp1 transkripsiyon faktörü için tanıma bölgesinde bulunan yeni bir G T polimorfizmi birbirinden bağımsız 3 farklı populasyon çalışmasında gösterilmiştir. Kalsiyum vücut fonksiyonlarının düzenlenebilmesi için gerekli bir mineraldir. Vücuda yeterli düzeyde kalsiyum alınmıyorsa, vücut fonksiyonlarını yerine getirebilmek için kemikte depolanan kalsiyumu kullanacaktır. D vitamini de kalsiyumun bağırsaktan emilimine ve kemiklerce depolanmasına yardımcı bir hormondur. Süt ve süt ürünleri en önemli kalsiyum kaynaklarıdır. Alınan diyette kalsiyumca zengin gıdaların tüketilmesi osteoporoz riskini azaltacaktır.